top of page
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıTuÄŸba Hızlan

Türkiye'nin Maldivleri diye ünlenen güzellik; Salda Gölü

Güncelleme tarihi: 11 Oca 2018

Beyaz kumu, turkuvaz mavisi suyu ile Türkiye'nin Maldivleri yakıştırmasını kazanan ve son yıllarda böyle ünlenen yer, Salda Gölü...


Salda Gölü Hakkında Genel Bilgi


Salda Burdur ili, Yeşilova ilçesi sınırları içerisinde, ilçe merkezine 4 km mesafede yer alıyor. Yüz ölçümü yaklaşık olarak 44 kilometre kare olan göller yöresinde yer alıyor ve 184 metre derinlik ile Türkiye'nin en derin 3. gölü olma özelliğini taşıyor.


Salda bir krater gölü. Suyunun renginin böylesine güzel bir mavi olmasının sebebi ise içerdiği hidromanyezit minerali.


Salda'nın kayaç yapısı Mars'a benzediği söyleniyor. Salda çevresindeki beyaz kayalar, ki aslında oldukça yumuşak yapıya sahipler, Mars'ta da bulunduğu belirtiliyor. Bu durum da Salda'ya olan ilginin artmasına yardımcı etkenler biri. Yalnız Türkiye'de değil, uluslararası bilim dünyasında yankı bulmuş Salda hakkında yapılan araştırmalar.


Salda nerede?


Burdur merkezden 75 km, yaklaşık olarak  1 saat 15 dk Isparta merkeze 106 km yaklaşık olarak 1,5 saat Denizli merkeze 83 km yaklaşık olarak 1 saat 15 dk uzaklıkta bulunuyor.


Peki Bizim Salda Gezimiz Nasıl Geçti?


Salda'ya ulaşmak üzere sabah 5-6 gibi İzmir'den yola çıktık. Önümüzde çok uzun sayılmayacak 340 km'lik bir yol var. Ama fazlasıyla heyecanlandığımız için yol uzadıkça uzuyor. Ama yolda olmak hali her zaman keyif verdiği için dert değil.


Yol üzerinde bir yerde duruyoruz. Sabah kahvaltısı yapmadık ve kurtlar gibi açız. Tost ve çay sipariş ediyoruz. Tost aynı çocukluğumuzdaki lezzetle. Kızartılmış yarım somun ekmek, içi ve üzerine tereyağı sürülmüş, tulum peynir ve domates konmuş ve tost makinesinde canı çıkana dek ezilmiş. Çay ile birlikte öyle güzel bir ikili oluyorlar ki, gevrek-ayran çifti ile kapışırlar.


Kahvaltımızı da yaptığımıza göre yola devam edebiliriz. Bir daha Salda'ya kadar durmuyoruz. Salda tabelasını gördüğümüz yerden giriyoruz sağa doğru. Az ileride Maldivler dedikleri noktaya varıyoruz. Hemen kendimizi göl kenarına atıyoruz. sabahın sakinliği ve turkuvaz rengi ile büyülüyor bizi. Dakikalarca gölü izliyoruz. Bu noktada bir plaj var, bir de minik bir büfe. Buradan insanlar suya giriyorlar, piknik yapıyorlar. Ancak bu noktada hiç ağaç olmadığı için bize uygun bir nokta değil. Burada biraz yürüdükten sonra tekrar arabaya atlıyoruz ve Burdur istikametine doğru gidiyoruz.


Burdur istikametine doğru giderken solda Yeşilova Belediyesi Halk Plajı ve Kamp alanı var. Buranın nasıl olduğuna bakmak için giriyoruz ama aynı hızla çıkıyoruz. Fazlasıyla kalabalık. İçeride duş, elektrik, tuvalet imkanı var ama gürültü de var. Çıkıyoruz tekrar.


Geldiğimiz yoldan içeri giriyor ve Doğanbaba plajı tarafına doğru yol alıyoruz. Umudumuz gölün bu tarafının daha sakin olması yönünde. Doğanbaba plajına doğru giderken, yol bir yükselip bir alçalıyor. Muhteşem manzaralar sizi bekliyor bu arada.


Doğanbaba plajının olduğu yer orman içi,sakin ve kamp yapmaya çok uygun. Kamp alanı olmamasına rağmen tuvalet de var. ( Daha ne olsun) . Hemen çadırlarımızı kuruyoruz, ateşi yakıp çayımızı demliyoruz. Yolun üzerine bu manzara karşısında çay içmek öyle keyifli ki..


Şansımıza hava bir kapıyor bir açıyor. Kara bulutlar kümeleniyor üzerimizde ama birkaç ufak damla bırakıp çekip gidiyorlar. yağmuru da atlattığımıza göre, ateşimizi yakıp, yemeğimizi yapabiliriz. Muhteşem bir menümüz var. Tarhana çorbası, bulgur pilavı pişiriyor, mantar ve sucukları ateşe atıyoruz.



Akşam ise hava tamamen karardıktan sonra soluğu göl kenarında alıyoruz. sandalyelerimizi kapıp, su kenarına koşuyoruz. Günübirlikçilerin hepsi gitmiş durumda. Uzaktaki birkaç çadır harici kimse yok. İşte bu harika. Tam da bu an burada kamp yaptığımıza çok mutlu oluyoruz. Buradan yıldızlar ve dolunay harika gözüküyorlar. Gölden usul usul gelen su sesi eşik ediyor muhabbetimize. Uzun süre burada oturuyoruz. Ama aylardan Ağustos olamasına rağmen gece hava epey soğuk. gelirken yanınızda mutlaka kalın kıyafetler getirin. Etrafımız orman olduğu için gece ateş de yakamıyoruz. Gece Jandarma geziyor ve ateş yakan olursa çadırını toplayıp götürüyor dediler. Biz de bu riski almaya cesaret edemiyoruz. Üzerimizdeki polar ceketlere rağmen soğuğa daha fazla dayanamıyor ve yatmaya karar veriyoruz.




Ertesi sabah uyandığımızda göl öylesine temiz ve sakin gözüküyor ki kendimizi suya atmadan tutamıyoruz. Bu arada göl etrafında girmek yasaktır tabelaları mevcut. Yüzme bilenler için sorun olacağını zannetmiyorum ama dikkat etmekte fayda var. Gölde yüzmek gerçekten çok farklı bir his. Havuza da denize de hiç benzemiyor. Bir de Salda'nın zemini öylesine yumuşak ki, kadife üzerinde yürüyor gibisiniz. Yer yer de bataklık hissi veriyor.


Ayrıca suya girmişken, vücudunuzu Salda'nın şifaları çamurları ile kaplamayı unutmayın. Özellikle sivilce gibi cilt rahatsızlıklarına iyi geldiği söyleniyor. Tamamen kuruyana kadar güneşlenip tekrar suya girip, çamurdan arınıyoruz. Çıktığımızda saçlarımız da cildimiz de ipek gibi. Hemen biraz çamur alıyoruz bir poşete doldurup. Ara ara maske yapar, Salda'yı anarız diye.


Sabah kahvaltısı için hemen yanımızdaki pideci Sami abi'den ekmek dilenmeye gidiyoruz. Çünkü ekmeğimiz yok ve yakındaki köye gidip gelmek de zor geliyor. Sağolsun kırmıyor bizi ve pide hamurundan sıcacık balon ekmekler pişiriyor. İşte şimdi mükellef kahvaltı için herşey fazlasıyla tamam oluyor.


Yavaş yavaş ayrılma vakti yaklaşıyor. Gitmeden Sami abi'nin pidelerinden yiyoruz. Kuşbaşı-kaşarlı ve tahinli pidesini biz çok beğendik. Fazlasıyla lezzetli ve fiyatlar oldukça iyi.


Dönüş yolunda ise Salda'nın etrafını turluyoruz. Gölün çevresi 44 km. Bunu yapmadan dönmeyin derim. Gölün her bir noktası ayrı güzellikte.


Biz gölün çevresini arabayla geçtik ama vaktimiz olsa bisikletle geçmeyi çok isterdik. Bir de varsa kanonuz-botunuz mutlaka yanınızda getirin. Biz göle baktıkça çok hayıflandık. Bir kano olsaydı keşke demekten kendimizi alamadık.


Kalın sağlıcakla...









134 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page